Ana içeriğe atla

Nitelikli

BİZ BU ÜLKEDE ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK

Bu blogu açarken kendi kendime çerçeveler çizdim. Mesela diyet önerileri içermeyecekti ya da yazılar asla Kanada günlüğü gibi olmayacaktı. Ancak insanın yaşamı, yeme alışkanlıkları ve hatta hastalıkları bile yaşadığı yere göre şekillenince ister istemez arada kaçamak olabiliyor. Bu kaçamak kaçınılmazdı zira bugün kızımla Kanada'daki 365. günümüz. TORONTO TORONTO PEARSON HAVAALANI ARALIK 2016 Yola tam 1 sene önce bugün, o zaman 6 yaşında olan kızım ve ben, planlarımız, umutlarımız, kaygılarımız ve azıcık gözyaşımız ama çokça amazon dişisi endamındaki cesaretimizle yola çıktık. Kızım adına konuşmam gerekirse, o üstüne düşenin çok daha fazlasını yaptı bu bir sene içerisinde. "Ya Türkiye'ye dönelim diye tutturursa, ya temel düzeydeki İngilizcesiyle arkadaş edinmekte zorlanırsa, soğuk havalarda ne yaparız ki, okulunda sene kaybı olur mu ki" derken; aradan geçen kısacık 1 seneye baktığımda, daha önce Türkiye'de hiç deneyimlemediği halde buz paten...

OKULLAR AÇILIRKEN BİT SORUNSALI :)






BİTLER İÇİN NE DE GÜZEL BİR LOKASYON DEĞİL Mİ?





Çocuklar okul çağına geldiklerinde en az bir kere de olsa bitle tanışırlar. Hoş, benim kızım bu mevzu :) ile ilk tanıştığında anaokuluna bile gitmiyordu, sadece iki yaşındaydı ve Bodrum'un kavurucu sıcaklarının hüküm sürdüğü Ağustos ayında yüksek muhtemel şezlonglardan almıştı bu arkadaşları! başına. İşin içinden hiç çıkamayacağımı düşünüp karalar bağlamıştım. Bit şampuanı ile yıkayacakmışım. Efendim bitleri ve yumurtalarını önce tarakla sonra da el yordamıyla tek tek ayıklayacakmışız. Değil tarak parmaklarım zor giriyor benimkinin saçlarına! 
Ne mümkün! 
Namümkün! 
Sebebini o tarihlere en yakın bulduğum şu fotoğraf açıklıyor sanırım.
İşin içinden çıkmasına çıktım ama açıkçası problemi, o zamanki kimyasallarla değil de şimdi bildiğim ve daha etkili olduğuna emin olduğum (tarafımdan iki defa denendi yani iki defa daha bitlendi :)) organik yöntemleri kullanmadığım için vicdan azabı da çekmiyor değilim. 

Bu yöntemleri paylaşmadan önce kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. 1940 yılından itibaren mutfaklarımıza artık sentetik haliyle girmeye başlayan Pestisitlerle ilgili... Pestisit yani sebze ve meyveleri, soframıza gelmeden önce yabani otlar ve böceklerden koruyan kimyasallar zinciri... Daha Türkçesi "böcek ilacı"... 1970 yılından itibaren, bitkilere dadanan haşerelerin bu kimyasallara direnç göstermeye başladığı tespit edilince o dönemden bugüne kadar uygulama dozajları düzenli olarak arttırılmış. Türkiye'de, sadece Antalya'da kullanılan pestisit miktarı, Hollanda'da kullanılanın iki katıymış. Sayısı yüzü aşan bir çok araştırma gösteriyor ki pestisit ile beyin kanseri, lösemi, prostat ve meme kanseri arasında ciddi korelasyonlar var.


Eskiden tek tük aile büyüklerimizi yani bizden bir ya da iki jenerasyon öncesine ait yakınlarımızı bu hastalıkla anarken artık yaşıtlarımızı ve hatta küçücük çocukları bile bu "lanet" le aynı cümlede kullanıyoruz.


Amacım, istatistik bilgileri sıralamaktan çok, doğal yollarla  
pestisitten maksimum korunma yöntemlerini hatırlatmak. Ancak son olarak şu bilgiyi de eklemek istiyorum. Pestisitlerin maksimum % 6 sı (ve aslında çoğu zaman çok daha azı) hedef alınan canlı üzerine ulaşmakta, kalan %94 lük kısmı da toprağa ve içme suyu kaynaklarımıza karışıyormuş. Hatta hiç pestisit kullanılmayan kutuplarda penguen ve ayı balıklarında bile böcek ilacı tespit edilmesi, durumun vahametini yeterince anlatıyor.
 Bu durumla tamamen baş edemesek de bireysel olarak uygulayabileceğimiz yöntemler var. (Mutfakta yapılabilecekler ile ilgili şuraya lütfen)

Hal böyleyken evde yapabileceklerimizi yapmakla yükümlüyüz. Bu kimyasallar yiyeceklerimize, sularımıza, ete, sebzeye bu kadar karışmışken bir de bebelerin kafasına püskürtmesek iyi olmaz mı?


* Marketlerde ya da aktarlarda kolayca bulabileceğiniz (bulabiliyorsanız organik) hindistan cevizi yağını (coconut oil) akşamdan saçlara iyice yedirin. Streç film ya da duş bonesiyle başın tamamını kaplayın ve mümkünse sabaha kadar bekletin. Hindistan cevizi yağı, canlı biti sersemletip bit tarağıyla kolayca saçtan ayrışmasını sağlar.


*1 ölçü elma sirkesini 4 ölçü suyla karıştırıp saça uyguladığımızda da sirkenin (bit yumurtasının) saça yapışmasını büyük oranda engellemiş oluruz. Sonraki aşama bit tarağı ve sizin keskin gözlerinize teslim.

Finali "Tea Tree" yani "Çay Ağacı" şampuanıyla yaparsak bütün bu uygulamaların etkisine tavan yaptırmış oluyoruz. 


Biliyorum fotoğrafa 3 saniye bakınca kaşınmaya başlıyorsunuz ama tanımakta fayda var.
Bu yöntemlere hiç ihtiyacınız olmaması dileğiyle...

Yorumlar

Popüler Yayınlar